Daha önceki yıllara göre, bir yıl 365 günden daha azmış gibi bir hisle geçiriyorum yılları. Çevremdeki pek çok kişiden de aynı şeyi duyuyorum. Bu artık hayata daha çok şey sığdırmaya çalıştığımızdan mı, yoksa yaşların ilerlemiş olmasından mı bilemiyorum. 2024 yılı yine hızlı bir şekilde geçti. Yeni umutlarla girmeyi beklememiz gereken 2025 yılı için iç karartıcı, tedirgin edici senaryolar çiziliyor. Ekonominin dar boğaza gireceği, enflasyonun artacağı, nakit akışı ile ilgili sıkıntı yaşanacağı konuşuluyor sohbetlerde, ekranlarda. Bu söylemler kişileri tedirgin ettiği için adım atmak, yeni kararlar almak veya yeni girişimlerde bulunmak da erteleniyor. Hareketin ve yatırımların azaldığı ortamda sunulan korkutucu senaryonun gerçekleşme ihtimali de artıyor haliyle. Ben daha umutlu bakmaya ve kelebek etkisiyle krizlerden çıkılmasından yanayım. Özellikle kendi sektörüm olan tescil işlemleriyle ilgili gelişmelerin yaşanacağına inancım yüksek. Tescil sayısının artması demek gelişimin ve kalkınmanın yaşandığı bir ülkede olmak demek.
Teknolojinin hızla değiştiği ve küresel rekabetin arttığı günümüzde, Ar-Ge ve patent stratejileri, ülkelerin ve şirketlerin sürdürülebilir büyüme hedeflerini destekleyen en kritik unsurlardan biri haline geldi. 2025 yılı, inovasyon ekosisteminde önemli dönüşümlere sahne olmaya aday.
2025’te Ar-Ge faaliyetleri, dijitalleşmenin sağladığı olanaklarla daha çevik, verimli ve inovatif hale gelecek. Özellikle yapay zekâ (YZ), makine öğrenimi ve büyük veri analitiği, araştırma süreçlerinde devrim yaratıyor. Bu teknolojiler, sadece yeni ürün geliştirmede değil, aynı zamanda patent arama, yazma ve değerlendirme süreçlerinde de hız kazandıracak.
Yapay zekâ destekli inovasyon, patent başvurularında artışa neden olabilir. Ancak, bu durum aynı zamanda “patent yığını” olarak adlandırılan sorunu daha da derinleştirebilir. Şirketler, bu yoğunluğu yönetmek ve inovasyonlarının korunmasını sağlamak için daha akıllı ve sürdürülebilir patent stratejileri geliştirmek zorunda.
Patent başvurularında hemen her yıl artış yaşanırken, 2025’te odak nokta sadece başvuru sayılarındaki artış değil, patentlerin ticarileştirilmesi olacak. Sadece tescil almanın yeterli olmadığı, patentlerin aktif gelir yaratacak şekilde kullanılmasının önemi ve korumaya yönelik çalışmaların daha çok yapılmasını bekliyorum. Lisans anlaşmaları, patent portföyü yönetimi ve stratejik iş birlikleri bu yılın temel taşları olmalı. Patent başvurularında nicelik değil niteliğin daha çok önem kazandığı bir yıl beklentim var.
Sanayi ve Ticaret bakanlığının açıkladığı Ekim ayı verilerinde hem Ar-Ge ve Tasarım merkezlerinin sayılarının arttığını hem de öncelikli sektörlerle ilgili oynamaların olduğunu görmüştük. Ar-Ge merkezlerinin en çok makine ve otomotiv sektöründe olduğunu görsek de onları izleyen yazılım ve bilgisayar sektöründe de açılan Ar-Ge merkezleri, bu sektörlerde ki patent başvuru sayılarını da arttıracaktır. Yine Sürdürülebilirlik konusundaki küresel baskılar, şirketleri yenilenebilir enerji, geri dönüşüm teknolojileri ve karbon azaltıcı çözümler gibi alanlarda inovasyona zorluyor. Bu sektörlerdeki patent başvurularında %15-20 arasında bir artış yaşanabilir.
Tahminler umut verici olsa da Türkiye’nin uluslararası patent ligindeki yeri hâlâ istediğimiz seviyede değil. Bunun temel nedenleri arasında:
1. Nitelik Sorunu: Patent başvurularının çoğu, düşük teknoloji ürünlerine dayanıyor. Daha yüksek katma değerli, globalde rekabetçi teknolojiler geliştirilmesi gerekiyor.
2. Fikri Mülkiyet Bilincinin Yaygınlaşması: Özellikle KOBİ’ler arasında patent ve marka tescil bilinci yeterince oturmuş değil. Eğitim programları ve teşvikler bu alanda yaygınlaştırılmalı.
3. Ar-Ge Teşviklerinin Verimliliği: Kamu destekleri, daha çok çıktı odaklı projelere yönlendirilerek kaynakların etkin kullanımı sağlanabilir.
4. Hukuki Eksiklikler: Davaların daha kısa sürede sonuçlanması, tescillerin hak sahibine sağladığı korumanın daha yüksek oranda olması gerekir. Tescile duyulan güven arttırılmalı
Taklitçilikten uzaklaşıp, yeni buluşlar yapmak hem sanayiyi hem de Türkiye’yi daha güçlü konuma getirecektir.
2025’te iş dünyasının patent ve Ar-Ge konusundaki temel beklentisi, daha hızlı, daha etkili ve daha ticarileştirilebilir süreçler. Teknoloji odaklı bir ekosistemin kurulması, hem yerel hem de küresel pazarlarda Türk şirketlerinin konumunu güçlendirebilir.
Tüm bunların yanı sıra 2025, Ar-Ge ve patent stratejilerinde hem fırsatlarla hem de zorluklarla dolu bir yıl olabilir. Dijitalleşme, sürdürülebilirlik, ortaklıklar ve küresel rekabet gibi konular, bu alandaki oyuncular için hem tehdit hem de fırsat anlamına geliyor.
Şirketler, bu yeni döneme hazırlıklı olmak için Ar-Ge yatırımlarını artırmalı, inovasyon kültürünü benimsemeli ve patent stratejilerini global ölçekte yeniden gözden geçirmeli. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için ise doğru stratejilerle hareket etmek, global rekabette fark yaratmanın anahtarı olacak.
2025, geleceği şekillendiren inovasyonların yılı olmaya aday. Bu yeni ufuklar, yaratıcı ve stratejik düşünebilenler için büyük fırsatlar barındırıyor. Unutmayalım, inovasyon sadece bir hedef değil, sürekli gelişim ve dönüşüm gerektiren bir süreçtir. Attığımız adımlar, bu sürecin gelecekteki başarısının temel taşları olacak.
Semra BAYKAN
HEDEF PATENT GENEL MÜDÜRÜ